Ewan Mcgregor filmleri
İskoçya topraklarının pek verimli olduğunu bize kanıtlayan adamların başında Ewan Mcgregor vardır desem kimse alınmaz,gücenmez bence.Bu adamı nerde görsem oturup izlemekten kendimi alamıyorum ve de rol aldığı her filmde beni şaşırtmayı beceriyor.Adam kendini asla tekrar etmiyor bir bakıyorsun deli bi aşık,bir bakıyorsun eroin bağımlısı bir çılgın,birden fantastik bir hikayede ortaya çıkmış master olmuş bizim Ewanımız.İzlediğim her filmde sağolsun beni 5 dakika düşündürtür bu adam şimdi şurda oynayan adam mı,aynı adam olamaz herhalde ben benzetiyorum şeklindeki beyin fırtınalarımın esin kaynağı olur.Bir de o sarışınlık ve mavi gözlülük babyface etkilere mahal vermiyor ya ayrıca bayılıyorum bu sebepten kendisine.Kendisinin eşsiz filmleri olunca izlemeyenler,bu yeteneği henüz tanıyamamış olanlar ya da yeniden izlemek ve hatırlamak isteyenler için filmlerini yazmak farz oldu.
1.MOULIN ROUGE(2001)
Sanırım bu izlediğim ilk filmiydi kendilerinin.Ev arkadaşım sayesinde keşfetmiştim.Kendisine de kokulu kokulu öpücükler yolluyorum burdan.Bir adam bu kadar sevimli,bu kadar aşık,söylediği şarkılardan anlayacaksınız filmde bu kadar yetenekli olamaz herhalde.Kendisi türünün tek örneği olarak bi yerlerde saklanmalı.Bu film sayesinde pek sevmediğim Nicole Kidman hanım bile bana tatlı gelmeye başlamıştır.Christian(Ewan Mcgregor) bir yazardır ve güzel bir aşk hikayesi yazmak üzere o zamanların en bohem şehri Paris’e gelir ve Moulin Rouge(kırmızı değirmen) denen pavyonun tam karşısında ev tutar.Aşk hikayesi yazması önünde bir engel vardır bu çılgın daha önce hiç aşık olmamıştır.Bu noktada bir dizi tesadüf,yanlış anlaşılma,kaderin bir oyunu şeklinde nitelendireceğimiz durumlarla Moulin Rouge’un kraliçesi Satine devreye girer.Filmin konusu belki çok ilgi çekici gelmeyebilir ama müzikler,oyunculuklar,kostümler,dekorlar için on üzerinden on verilebilir filme.Şarkılardan bir kuple de koyacaktım ama video eklemeyi beceremedim,kusura bakmayın.
2.STAY(2005)
Bu filmde Ewan Mcgregor’un yanı sıra Ryan Gosling’in de oyunculuğuna doyum olmaz.Kendisini ilk burda izleyerek vurulmuştum.Filmi baya önce izlediğim için tüm detaylarını hatırlayamıyorum ama psikolojik gerilim seviyorsanız koşarak gidin izleyin derim ben.Henry(Ryan Gosling) ailesi ile birlikte trafik kazası geçiriyor,bu kazada ailesi ölüyor.O da bundan kendisini sorumlu tutarak 21.doğum gününde intihar etmeyi planlıyor.Sam(Ewan Mcgregor) psikiyatr olarak Henry’i kurtarma çabalarını izliyoruz film boyunca.Sürprizli sonlardan hoşlanıyorsunuz film sizi etkileyecektir kesinlikle.
3.TRAINSPOTTING(1996)
1996 yılında aşmış yönetmenlerimizden olan Danny Boyle tarafından İrvine Welsh’in aynı isimle romanından uyarlanmıştır.Böyle de yazınca aklıma Aşk-ı Memnu’nun tanıtımları geldi ya neyse efem.Film 3 uyuşturucu müptelası iskoç gencin yaşamlarını anlatmaktadır.İskoç olarak özellikler belirtmemin sebebi filmde sürekli buna atıflar yapılıyordu.İskoçlar bu İngilizler karşısından kendilerini ne mutsuz hissediyormuş acıdım valla,yazık.Brave heart olasım geldi şu İskoçları İngilizlerin elinden kurtarasım geldi ama referandumlarda bile halk krallıktan ayrılmak istemiyormuş o zaman mübah size İskoçlar,kusura bakmayın.Film bir de şu açıdan farklıydı ‘uyuşturucu çok kötüdür,aman bütün kötülüklerin anasıdır,gençlerimiz nereye gidiyor’ gibisinden sosyal mesaj içerme kaygısıyla hareket edilmemişti.Uyuşturcu bağımlıları vardı ve neden bağımlı olduklarını gayet akılane bir şekilde anlatıyorlardı,nerdeyse mantıklı birşeymiş gibi gelmeye başlıyor uyuşturucuya başlamak o derece diyeyim ben size.Film bittiğinde aklınızda yer edecek şeylerden biri de kesinlikle klozet sahnesiydi.Mark Renton(Ewan Mcgregor) replikleri de efsanedir söylemeden geçmemeyim.
4.THE ISLAND(2005)
Bu filmi pek sevmemiştim sanırım baya oldu izleyeli.Eğer Matrix’i izlediyip sevdiyseniz onun türünde bir film ama ona tabiki yaklaşması mümkün değil.Karakterlerin adını bile doğru düzgün hatırlayamıyorum.Google’dan yardım almam gerekti vallahi.Bu da Bir Sayın Mcgregor filmidir,akılda bulunsun diye yazdım.Oyunculuklar ve de konu kötü değildir ama biraz yavan mı ne.Çekici gelmeyen bir yan vardı filmde ama bulamamıştım ben.Lincoln Six Echo(Ewan Mcgregor) ve Jordan Two-delta(Scarlett Johansson) yeraltında ultra güvenlik önlemleri alınan bir yerde yaşayan insanlardır diyeceğim ama insan değillerdir,filmi izlediğinizde anlayacaksınız buraları spoilersiz atlatmaya çalışıyorum ama çok zor oluyormuş böyle de.Ortada dünya falan da kalmamıştır bu sıralarda dünya ile aynı özelliklere gösteren tek bir yer olarak ada kalmıştır ve bu yüksek güvenlikli yerden kurtulmak sadece adaya gitmekle mümkün olmamaktadır.Burada yaşayan ahaliden görevini yerine getiren cici kimseler ödül olarak cennet diye nitelendirilen adaya gönderilmektedir ama ada düşünüldüğü gibi bi yer değildir.Duruma uyanan kahramanlarımız bu yerden kaçmaya karar verirler ve tabi mutlak son birbirlerine aşık olmadan da edemezler.Aksiyon sahneleri bol,bilimkurgu ağırlıklı film severseniz durmayın izleyin.
5.STAR WARS (THE PHANTOM MENACE,ATTACK OF THE CLONES,REVENGE OF THE SİTH)
Bu efsane için uzun uzadıya ayrı bir post yapmak lazım.Bir Ewan Mcgregor filmidir diye geçiştirip yazarsam yılların efsanesine ayıp etmiş olurum.Tembellik etmezsem Star Wars için özel bir post hazırlayacağım.Zamanında 3 bölümü çekilen filmimizin devam filmleri niteliğindedir bu filmler.Aşmış yönetmenimiz George Lucas tarafından çekilen serinin 2. 3 bölümlük kısmını oluşturan filmlerdir.Star Wars(Yıldız Savaşları) kurgusal bir galakside geçen,bugunkü anlamıyla dünyanın olmadığı bir galaksiyi anlatır.Uzaylı dediğimiz pek çok ırk,sahiplerinin emirlerini yerine getiren pek çok robotla birlikte cirit atmaktadır.Herkesi kapısında araba değil de uzay aracı vardır,atlayıp uzay yolculuğu yapıyorsun sürekli.Filmlerde uzay araçlarıyla ordan oraya giden adamları görmeniz mümkündür.Koskoca efsaneyi de bir ben böyle anlatabilirim zaten.Neyse konuya hiç girmeyeyim çıkamayacağım.Ama MAY THE FORCE BE WİTH YOU millet.
Obi Wan’ıma kolalı da gömlek ne güzel yaraşır.
Anlatmak istediğim bir dolu filmi daha var ama zor işmiş film anlatmak.O yüzden şimdilik bu kadar diyorum.İlerleyen zamanlarda bir 5 filmini daha anlatarak Ewan Mcgregor serilerine devam etmeyi amaçlıyorum yani inşallahh.Bu adamın filmlerini izleyin asla pişman olmazsınız.
süper anlatımlar olmuş hepsini izlemek istedim elemanı zaten ı love you philip morriste pek beğenmiştim .filmler iyimiş sen çok güzel anlatmışsın ağzımın suyu aktı valla . aşkı memmnu nereden geldi aklına 🙂 star wars zaten izleceğim içimde yara oldu valla dark side bölge amiri olarak bu filmleri izledikten sonra senle uzun uzadıya yorumlarız 🙂
hala izlememiş olman zaten büyük bir ayıp 😀 philip morris beyefendi oyunculuğundan bir kuple gösterdiği yerdir,sen bir moulin rouge’u izlesen bayılıp kalırsın 😀 Aşk_ı memnuyu tanıtıyor gibi olmuşum trainspotting’te de kendimle dalga geçeyim dedim 😀 beğenmene sevindim kok,senin yorumların her daim çok önemli benim için biliyorsun 😀
Ah ama benim en sevdiğim iki filmi yok listede: Bir, Mezarını Derin Kaz a.k.a. Shallow Grave (süper bir kara komediydi! ayrıca Ewan’ın ordaki çıtır hallerinin hastası olmuştum…) ve ikincisi, bir Tim Burton şaheseri olan Big Fish… Ahhh, Big Fish hakkında ne yazsam az gelir, acayip severim… Sana ikinci bir Ewan yazısı yazmak farz oldu bence 🙂 😀
Bi de o minyatür harbi süpermiş! Sarıklı Yoda, jedi masterlar, imparator Darth Vader… Ahaha, hâlâ gülüyorum 😀 😀
heheh sen de ewancı çıktın.Off shallow grave dedin beni kalbimden vurdun.Ewan’ın o gülümseyişler,o tripler,o çıtırlık hakikaten yeme de yanında yat.Tim burton konusuna da gelirsek bence onun için ayrı daha geniş bir post yapmak lazım.O yüzden big fish’i burda harcamayayım dedim 😀 Anlatılacak daha ne filmleri var bu beyefendinin daha neler anlatacağım onunla ilgili ohoğğğ 😀 Minyatüre hala ben de gülüyorum,star wars’a türk yorumu olmuş tam 😀 😀
“Moulin Rouge”u ve “The Island”ı izlemiştim.. ikisini de çok beğenmiştim.. ama Moulin Rouge ayrıdır tabi.. en sevdiğim aşk filmlerindendir.. konu itibariyle yeşilçam filmlerinden arak gibi dursa da çekim teknikleri, yer yer fantastikleşmesi ve müzikleriyle apayrı bir filmdir Moulin Rouge..
The Island bilimkurgu diyebileceğimiz bir film.. sonu şaşırtıcı.. güzel bir film.. izleyeli bayağı oluyor o yüzden pek de hatırlamıyorum açıkçası.. 😀
ama ben bu listede “The Big Fish”i de görmek isterdim açıkçası, şaşırdım.. bambaşka bir karakteri canlandırır orada Ewan Mcgregor.. fantastik öğelerin havada uçuştuğu çok eğlenceli ve bir o kadar da dramatik bir filmdir.. e Tim Burton filmi olunca fantastik olmaması düşünülemez zaten.. 🙂 tavsiye ederim mutlaka izlemelisin.. 🙂
Moulin Rouge konusu evet çok yeşilçam hatta bazı yerler öff dedirtiyor adama ama müzikler,kıyafetler,makyajlar filmi ne hikmetse süper bir film kılıyor 😀 The Island’ı ben de çok hatırlamıyorum sanırım çok sevmemişim yoksa asla unutmazdım 😀 Diğerlerini de mutlaka izlemelisin.Hele star wars izlemediysen fantastik film nedir görmemişsin demektir,naçizane önerimdir 😀 😀
Big fish benim çok büyük ayıbım hakikaten.Filmi bin yıl önce falan indirdim hala izleyemedim ama.Bir de hem Tim Burton hayranı hem de Ewan Mcgregor hayranıyım diyorum utanmadan.Tavsiyem diyorsan hemen izleyip blogta da yazısını yazacağım söz 😀 😀
ah daha dün yine kendisinin fotoğraflarına bakıp iç çekmiştim (Evet böyle de sapık huylarım var)
Listeye bakıyorum bazılarını izledim bazılarını ilk defa duyuyorum. İskoçsa taştır felsefesini benimsemiş biri olarak kendisini de pek severim. Daha çok film yapsın daha çok izleyelim.
hoşgeldin mavi.ne iyi ettin 😀 heheh o sapık huy bende de var başka birinin daha olması en azından içimizi rahatlatsın 😀 😀 İskoçsa taştır özümsenmesi gereken felsefe kesinlikle bu.Bir tane bile mi çirkin adam çıkmaz.Hey maşallah nasıl bir hava su varsa artık 😀 Filmlerin hepsi izlenebilirlik düzeyi yüksek tavsiyemdir.Kesinlikle katılıyorum,bol ewan filmlerine o zaman 😀
Geri bildirim: Senden Benden Bizden #2 « egosantrikrapsody