Senden Benden Bizden #7

Ne zamandır bilokuma uğrayıp yazı yazmak istiyordum ama gereken motivasyon bi türlü gelmiyordu. Bir de üşengeçlik dini fazla hareketi yasaklandığından hepten salmıştım biloku. Şimdi bi motivasyon geldi onun gazıyla yazıyorum bakalım sonu ne olacak. Biliyorsunuz ki yazılarım asla kısa olmaz şimdiden gardınızı alın.

ORADA_afis_buyuk

Öyle sanat filmi izleyen, festival festival gezen bi staylam yoktur. Yazılarımdan da görüyorsunuz ki aşırı cıvığımdır (random gül) Hatta sanat filmi denilen şeylerden hazzetmem. İzlediğim şeyi anlamak ve ondan sıkılmamak isterim. Ama bu filmin çok düz bi konusu olmasına rağmen hiç sıkılmadan izledim. Bitince izlediğime ben bile hayret ettim vay ego sen “sanat filmi” ha falan bile oldum. Neyse konuya geleyim.

Parçalanmış bir ailenin  dramını anlatıyor, gerçekten de konu sadece bundan ibaret ama filmdeki detaylardı sanırım beni vuran. O yüzden konuyu detaylandırmayıp etkilendiğim yerleri anlatacam. Filmin açılışında intihar eden annenin (Fusün Erbulak) kefenlenmesinin tüm evrelerinin gösterilmesi daha önce hiç böyle şeyler görmemiş biri olarak beni çok etkiledi. Sanat filminde derin hezeyanlanma işte o zaman oldum, anladım ne demekmiş. Baba (Erol Günaydın) karakterinin kendini Büyükada’da eski bir eve kendini kapatıp kendini yalnızlaştırmaya çalışması, oğul (Sinan Tuzcu) Avrupa’da eğitim gördükten sonra ülkesini beğenmeme hatta Türk olduğu için kendinden derin bi tiksinme duyması,kız (Dolunay Soysert) ne kadar annemden farklı olacağım dese de sıkıcı dümdüz bi hayat yaşaması, yıllardır birbirini görmemiş aile fertlerinin arasındaki leş gibi soğukluk, yıllardır söylenmemiş şeylerin artık taşıp haldır huldur ağızlardan çıkması, ölü annenin sürekli kızıyla konuşması  falan egoyu etkiledi yani. Aslında etkilendiğim o kadar çok şey var ki anlatırsam filmin tadı kaçabilir zaten izlemeyeceniz biliyorum nys :S Kameranın çekim açıları bile etkileyiciydi yani. Mesela papazı ve imamı aynı kişiye oynatmaları bi mesaj içeriyordu. Annenin intihar etmeden önce yazdığı mektup. Mektupta yazan çocuk doğurduktan sonra ruhsal olarak bir daha toparlanamama durumu benim sürekli olarak düşündüğüm bi konuydu. İnsanların dünyaya bu kadar çok çocuk getirip neden hiç etkilenmediklerini falan düşünürüm. Mesele çocukların çokluğu değil dünyaya bi çocuk getirmenin ilginçliği insan gerçekten hayret ediyorluk bi durum. Bilmiyorum derdimi anlatabildim mi? 

Ben böyle naif sesli amcaların şarkılarını çok severim. Hele şarkı yavaş yavaş gelip bi yerde yükseliyorsa içimdeki asi o zaman coşar. Bu sebepten sanırım bu aralar bu şarkıya taktım hatta yazıyı yazarken baya 1000 kere falan dinledim sanırsam.

Kış gelince derinlerdeki romantikgirl@hot ortaya çıktı sanırım hep acıklı hep dramlı şarkılar dinliyorum. İlk başta pek tutmamıştım şarkıyı bir şeyler eksik gelmişti ama dinledikçe dinledikçe baya randımanlı bi şarkı olduğunu gördüm. Minzy’ye solo albüm istiyorum buradan da söyleyeyim de eksik kalmasın. Onun dışında bu aralar keypapta randımanlı bi şarkı duymadım sanırım. Aslında Hyorin’in de şarkısını sevmiştim bak unuttum. Aha yazı bitince aklıma geldi G.O ‘nun şu şarkısı da hiç fena değil. Zati sesini çok severim

Ego’nun saçma sapan yutup gezintileri vol 4457645 yaparken keşfettim bu ablayı da. Zenci seslere zaten dev bir sevgim vardır derin bir bilgim olmamasına rağmen jazz, soul falan da severim yani bu abla tam yeriymiş deyip yamacına yanaştım. Bi sürü güzel şarkısı var sadece bununla kalmayın boydan albümünü dinleyin hiç baymıyor. Bir de abla da sanki Endülüs müziği şeysi var o da beni etkilemiş olabilir. Henüz keşfetme aşamasındayım anca belki boydan yazısını yazarım.

Bu şarkının da müziğini,sözlerini, klibini boydan sevdim. Sanki bir şeyleri anlatmak istiyor da anlatamıyor çaresizliği, bir ben var benden içeri etkisini sevdim.  Yazımdan anladığım üzere ben depresyon olmuşum hırkamı verin askjhasdadsasd. Mblaq ‘in yeni keşfettiğim şarkıları Cidi’nin son albümünü falan da dinliyorum ama onları zati siz benden iyi biliyonuz.

nazan bekiroglu-nar-agaci

Okuduğum kitaplar için ayrı bi post yapacağım bu aralar baya kitap yardırma işine girdim (işsizliğin tek artısı bu zati) ama son okuduğum kitaptan bahsetmek istiyorum. Henüz kitabı yarıladım kitabın konusu anlatmayacam yine onu her yerde bulabilirsiniz ben verdiği hissi anlatmak isterim. Kitaptaki tüm karakterler bi yerlerden bi yerlere göçmüşler. Ben değil ama dedelerim de bi yerlerden göçüp gelmişler yani göçmenlik insana neler hissettirir kendim tatmadım ama biliyorum. Sürekli anlatılır bizim evde hala aile içinde oranın diliyle konuşulur.(Batum göçmeniyiz ne gizem yarattım ha)  Dualar,anmalar, yemekler, koca karı ilaçları bile oradan getirilen adetlere göre yapılmaya devam edilir falan ve  ben o hissi seviyorum. Bi yerden göçüp gelme fikri değişik ne bileyim onların maceralarını dinlemek değişik geliyor belki ondan ilerleyen yazılarda yazarım (yazmam asdjkhasdasd) Kitapta  İran’dan göçüp gelen dedesinin geldiği toprakları merak edip oraya yolculuğa giden bi kadın var. Benim de böyle bi hayalim var misal. Tabi onların göçtükleri yerleri bulamasam bile bi dede toprağına gidip bakacam yani. Benim hep düşündüğüm resimlere bakarken o anın içine girebilmek fikri de kitapta geçmiş. Baya tarih içinde zaman yolculuğu yapıp dedesinin ninesinin gençliğini görüyor.Kitabı ben yazmış olabilirim jaskdhasdjghasd (nah). Arada Yunan Mitolojisi,Karadeniz de işin içine girince kitap benlik olmuş oluyor yani.  Bu ne biçim bi yazı oldu valla ben de bilmiyorum dasjkasd dizi kısmına geçiyorum

future choice

İlk 4 bölümünü çok aşırı beğendirip sonra müziği ciuuuvv  yaptıkları bi kore dizi daha. Halbuki gelecekten gelen bi kadının Eunhye’ye yol göstermesi fikrini çok tutmuş çok büyük umutlar bağlamıştım. Aslında çok harikasyon bir fikir nasıl bu kadar bombok bir noktaya geldi ben bilmiyorum. Genelde oyuncuların saçma sapanlığına kızardım ama bu sefer bok kafalı senaristlere kızıyorum. Yağ var, un var ,şeker var bi helva yapamadılar. Bence izlemeyin he çok zorda kaldım dizisizlikten migrenim tuttu diyosanız bakın. Baymıyor ama ilk bölümlerde verdirdiği ommağ sesange tepkisi ilerleyen bölümlerde gelmez oluyor.

heirs

Biz bi hata ettik  izliyoz siz izlemeyin.

reply 1994

Reply 1997’nin bi nevi ikinci sezonu diyebiliriz ama bu sefer 94’te geçiyor ve artık aydıl sevdalısı başrol kızımızın yerini bu sefer basketbol sevdalısı kızımız alıyor. 97’deki ana-baba yine burada da kızın annesi babası rolünde. O olayı çok sevdim yalnız belirtmeden edemeyecem. 1997’de olduğu gibi 2 tane damat adayımız vardır ve bizi kanırtana kadar tabi gerçek ortaya çıkmayacaktır. (chilbong forever, chilbong team, jungbong kapıl) Dizi eğer istediğim gibi biterse jaskdhasdjasd bunun da boydan yazısını yazacam o yüzden şimdilik uzatmıyorum. Çokzel hatta 97’nin bi tık ötesinde bile olabilir bunu izleyin,kesin izleyin,net izleyin, face kaldırmadan izleyin. Kusacam artık gidiyorum umarım okursunuz. Çav bella.

Not: Heirs o kadar da kötü değil isterseniz izleyin lan.

Not: Ama kız fazla fakir edebiyatına girdi bi fakir olarak benim bile içim kalktı

Not: Lee Min Ho eski Lee Min Ho değil

Not: Kim Woo Bin’in kaşları ne be öyle jkasdhasdjghdas

Not: sadece notlardan bi post yazabilirim.

Not: Gidiyorum

Senden Benden Bizden serisi bi tık ötenizde